"Alzheimer hastalığı bulaşıcı mı?" sorusu, uzun yıllardır merak konusu. Şubat 2024’te Nature Medicine dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, bu soruya farklı bir bakış açısı kazandırdı. Araştırmaya göre, geçmişte kadavradan alınan büyüme hormonu enjeksiyonu yapılan bazı bireylerde, erken yaşlarda Alzheimer hastalığı geliştiği görüldü.
Bu durum, Alzheimer’ın yalnızca genetik faktörlerle açıklanamayabileceğini düşündürüyor. Ayrıca, bazı tıbbi uygulamaların risk teşkil edebileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Alzheimer hastalığı, beyinde protein birikimleriyle başlayan ilerleyici bir nörolojik bozukluktur. Genellikle hafıza kaybı, zihinsel işlevlerde bozulma ve davranış değişiklikleriyle kendini gösterir. En sık görülen demans türüdür. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar, ancak genç yaşta da ortaya çıkabilir.
Alzheimer hastalığında, beyinde zamanla ilerleyen yapısal ve biyokimyasal değişiklikler meydana gelir. En belirgin olanı, nöronlar arasındaki iletişimi bozan beta-amiloid plakları ve hücre içinde oluşan tau protein yumaklarıdır. Bu birikintiler, beyin hücrelerinin işlevini bozar ve zamanla hücre ölümüne yol açar.
Bu değişimler ilk olarak genellikle hipokampus bölgesinde başlar; bu bölge hafıza ve öğrenmeden sorumludur. Hastalık ilerledikçe frontal lob, parietal lob ve temporal lob gibi diğer bölgeler de etkilenir. Sonuç olarak düşünme, karar verme, dil ve motor işlevlerde bozulmalar yaşanır.
Demans, zihinsel yetilerin genel kaybıdır; Alzheimer ise bunun en yaygın nedenidir. Tüm Alzheimer hastaları demans yaşar ancak her demans vakası Alzheimer değildir.
Alzheimer hastalığı genellikle sinsi bir başlangıç gösterir. Belirtiler zamanla ilerler ve kişinin günlük yaşamını giderek daha fazla etkiler. Erken evrede fark edilen semptomlar, doğru tanı ve tedavi süreci için oldukça önemlidir.
Alzheimer ilerledikçe hastanın tam bağımlı hale gelmesi söz konusu olabilir. Bu yüzden erken farkındalık ve destek son derece önemlidir.
Ne yazık ki Alzheimer hastalığını tamamen durduran ya da tersine çeviren kesin bir tedavi şu an için mevcut değildir. Ancak bazı ilaç ve destek tedavileri, semptomların ilerlemesini yavaşlatabilir, yaşam kalitesini artırabilir.
Alzheimer hastalığı farklı alt tiplerle karşımıza çıkar. Ailesel Alzheimer, nadir görülen ve genetik mutasyonlarla ilişkili erken başlangıçlı bir formdur. Buna karşılık, geç başlangıçlı Alzheimer daha yaygındır ve APOE4 gen aleli ile ilişkili olabilir.
Toplam Alzheimer vakalarının %1’den azı ailesel Alzheimer (herediter form) olarak tanımlanır. Bu tip genellikle:
Bu tür vakalar genetik testlerle tespit edilebilir ve taşıyıcı bireylerde önleyici stratejiler için araştırmalar yapılmaktadır.
Geç yaşta başlayan Alzheimer hastalığında ise APOE (Apolipoprotein E) geninin özellikle ε4 aleli, riski artıran bir faktör olarak tanımlanmıştır. Ancak:
Yani bu gen sadece risk artırıcı bir etkendir, doğrudan neden değildir. Ayrıca yaşam tarzı, beslenme, egzersiz, zihinsel faaliyetler gibi faktörler bu genetik riskin etkisini azaltabilir.
Alzheimer hastalığı genellikle bulaşıcı hastalıklarla karıştırılmaz. Ancak bazı yeni araştırmalar, nadir bazı durumlarda bulaşma potansiyeline dair soruları gündeme getirmiştir.
Yine de, Alzheimer’ın günlük yaşamda insandan insana geçtiğine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Dolayısıyla bu hastalık, klasik anlamda bulaşıcı kabul edilmez.
Prion hastalıkları, beyindeki proteinlerin hatalı katlanmasıyla ortaya çıkar ve bulaşıcıdır. Aynı mekanizma, Alzheimer hastalığında da rol oynayabilir:
Bu benzerlik, Alzheimer’ın belirli koşullar altında bulaşabileceği ihtimalini artırıyor. Ancak sosyal temasla bulaşma ihtimali konusunda hâlâ net bir bilgi bulunmamaktadır.
2015 yılında yapılan bir araştırma, geçmişte beyin kaynaklı büyüme hormonu (cadaveric hGH) alan bazı kişilerin beyninde beta-amiloid birikimleri görüldüğünü ortaya koydu. Bu durum, Alzheimer ile benzer patolojik değişimlerin bazı tıbbi müdahalelerle aktarılabileceği iddiasını gündeme getirdi.
Ancak bu, yalnızca çok özel bir tıbbi senaryo için geçerlidir ve günlük yaşamda bir risk oluşturmaz. Günümüzde bu tür büyüme hormonu uygulamaları kullanılmamaktadır. Yani, bu araştırma klinik ve etik standartların dışındaki bir geçmiş uygulamaya işaret eder.
Nature Medicine dergisinde yayımlanan çalışmada:
Bu bulgular, hastalığın yalnızca kalıtımsal değil, çevresel veya tıbbi müdahalelere bağlı olarak da gelişebileceğini gündeme getirdi.
Not: 1985’ten sonra kadavradan alınan büyüme hormonu uygulamaları yasaklandı. Günümüzde kullanılan sentetik hormonlar bu riski taşımıyor.
Bilim insanları, Alzheimer hastalığının nedenlerini ve tedavi yollarını anlamak için yoğun çalışmalar yürütüyor. Son araştırmalar, genetik yatkınlıkların yanı sıra yaşam tarzı ve çevresel faktörlerin de hastalığın gelişiminde etkili olduğunu gösteriyor.
Yeni bulgular, özellikle hastalığın erken teşhis edilmesini ve önlenmesini mümkün kılabilecek biyobelirteçlerin geliştirilmesine odaklanıyor.
Alzheimer hastalığı, yalnızca bulaşıcılık ihtimaliyle değil, birçok farklı faktörle ilişkilidir:
Bu faktörlerin önemli bir kısmı önlenebilir riskler arasında yer alır. Yaşam tarzı değişiklikleriyle risk önemli ölçüde azaltılabilir.
Alzheimer hastalığını tamamen önlemenin garanti bir yolu olmasa da bilimsel araştırmalar bazı yaşam tarzı değişikliklerinin riski azaltabileceğini ortaya koymuştur. Özellikle sağlıklı bir beyin yaşlanması için aşağıdaki faktörler oldukça etkilidir:
Alzheimer teşhisi hem hasta hem de yakınları için zorlu bir süreçtir. Ancak uygun bakım, sabır ve bilgi ile bu süreç daha kaliteli hale getirilebilir.
Alzheimer hastalığının genetikle ilişkisi oldukça merak edilen bir konudur. Cevap hem “evet” hem de “hayır” olabilir; çünkü genetik faktörler bazı kişiler için önemli rol oynarken, birçok Alzheimer vakasında kalıtsal bir neden saptanmaz.
Evet, özellikle orta ve ileri evrelerde Alzheimer hastalarında halüsinasyon (olmayan şeyleri görme veya duyma) görülebilir. Bu durum genellikle beyin fonksiyonlarının ileri düzeyde bozulmasından kaynaklanır. Halüsinasyonlar korkutucuysa mutlaka bir doktora danışılmalı ve gerekirse ilaç tedavisi gözden geçirilmelidir.
Kesinlikle evet. Müzik terapisi, Alzheimer hastalarında anıları tetikleyebilir, kaygıyı azaltabilir ve duygusal bağ kurmayı kolaylaştırabilir. Özellikle hastanın gençliğinde sevdiği şarkılar, beynin derin bölgelerinde saklandığı için ileri evrede bile tanıdık gelebilir.
Alzheimer hastaları fiziksel ağrıyı hissedebilir, ancak ifade etmekte zorlanabilir. Bu nedenle huzursuzluk, iştahsızlık, yüz ifadesi gibi dolaylı belirtiler ağrı göstergesi olabilir. Bakım sürecinde bu belirtiler dikkatle gözlemlenmelidir.
Erken evrede bile Alzheimer hastalarının refleksleri, karar verme becerisi ve yön duygusu bozulabileceğinden araç kullanmaları risklidir. Hastalığın tanısı konduktan sonra nörolog tarafından ehliyet değerlendirmesi yapılmalı, güvenlik açısından ehliyetin iptali gerekebilir.
Beyin hücrelerinin zarar görmesiyle birlikte duygusal kontrol mekanizmaları da zayıflar. Hasta, çevresindeki değişiklikleri anlamakta zorlandığı için sık sık öfke, saldırganlık veya ağlama nöbetleri yaşayabilir. Bu durum genellikle iletişim kuramamanın yarattığı frustrasyon sonucu gelişir ve hastaya anlayışla yaklaşmak gerekir
15.07.2015 tarihli Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik kapsamında tarafınıza Şirketimiz ile Şirketimizin ürün ve hizmetlerini tanıtmak veya pazarlamak amacıyla ticari elektronik ileti gönderilmesi için izniniz sorulmaktadır. İletişim izin tercihleriniz doğrultusunda, kimlik ve iletişim bilgileriniz; e-posta, telefon, posta veya SMS yoluyla ürün ve hizmetlerimizle ilgili sizlerle iletişime geçilmesi, reklam, tanıtım, etkinlik ve kampanyalarımız ile fırsatlarımız hakkında tarafınıza bilgi verilmesi, mobil uygulamalar üzerinden anlık olarak bildirim (push bildirim) gönderilmesi amaçlarıyla işlenecek ve bu kapsamda söz konusu ticari elektronik ileti gönderimlerinin yapılabilmesi için hizmet aldığımız üçüncü taraflarla paylaşılacaktır. Kimlik ve iletişim bilgilerinizin yukarıdaki amaçlarla işlenmesine onay vermek için ilgili kutucuğu işaretleyebilirsiniz. Dilediğiniz zaman ticari ileti gönderimini reddetme ve vermiş olduğunuz izni geri alma hakkına sahipsiniz.