Bir başarısızlık yaşadığınızda “Aslında ben elimden geleni yaptım ama şartlar zordu” demek tanıdık gelebilir. Bu düşünce, farkında olmadan self serving bias, yani kendine hizmet eden önyargı adı verilen psikolojik eğilimin bir yansımasıdır. Bu önyargı, insanların benliklerini korumak ve özsaygılarını sürdürmek için gerçekliği kendi lehlerine yorumlamalarına neden olur.
Self serving bias, kişinin başarılarını kendi yeteneklerine, başarısızlıklarını ise dışsal faktörlere bağlama eğilimidir. Yani iyi bir şey olduğunda “ben yaptım” deriz, kötü bir şey olduğunda ise “şanssızlık” ya da “başkalarının hatası” diyerek sorumluluğu dışsallaştırırız. Bu mekanizma, benlik bütünlüğünü koruma amacı taşır ve özsaygı üzerinde güçlü bir etkisi vardır.
Bu önyargının ortaya çıkmasında hem bilişsel süreçler hem de duygusal motivasyonlar rol oynar. İnsan zihni, kendini tehdit eden bilgileri çarpıtarak benlik imajını korumaya eğilimlidir.
İnsanlar olayları açıklarken neden-sonuç ilişkileri kurar, ancak bu süreçte farkında olmadan çarpıtmalar yapabilirler. Birey, benlik algısıyla çelişen bilgileri reddederek bilişsel tutarlılığını korumaya çalışır. Başarıyı sahiplenmek gelecekteki performans motivasyonunu artırırken, başarısızlığı dışsal nedenlere bağlamak duygusal yükü hafifletir. Bu şekilde kişi hem özsaygısını hem de psikolojik dengesini sürdürür. Birey, benlik algısıyla çelişen bilgileri reddederek bilişsel tutarlılığını korumaya çalışır. Bu durum, kişilik yapısına göre değişebilir; örneğin bir kişilik bozukluğu testi sonuçları, bireyin hangi önyargılara daha yatkın olduğunu anlamada yardımcı olabilir.
Self serving bias, özsaygıyı koruyan bir psikolojik savunma sistemi gibi işler. Birey başarısız olduğunda benlik değerini tehdit eden unsurları reddederek kendini savunur. Toplumsal olarak olumlu bir imaj sürdürme arzusu, hataları küçümsemeye ya da dışsal etkenlere bağlamaya yol açar. Bu rasyonelleştirme süreci, kişinin duygusal rahatlama yaşamasını ve benlik bütünlüğünü korumasını sağlar.
Her toplumda benlik algısı ve başarıya bakış farklıdır. Bu nedenle self serving bias da kültürlere göre değişkenlik gösterir.
Amerika ve Batı Avrupa gibi bireyci kültürlerde bireysel başarı büyük önem taşır. Bu toplumlarda insanlar, başarılarını kendi çabalarına ve zekâlarına bağlama eğilimindedir. Başarısızlık durumunda ise suçlama yönü genellikle dışsal faktörlere çevrilir. Bu yaklaşım, kişisel benlik değerini koruma ve özgüveni destekleme amacına hizmet eder.
Japonya ve Türkiye gibi kolektivist kültürlerde, grup uyumu bireysel başarıdan daha önceliklidir. Bu nedenle bireyler, başarılarını topluma veya ekibe mal eder, başarısızlıkları ise kendi sorumluluğu olarak kabul eder. Bu eğilim “mütevazılık önyargısı” olarak bilinir ve toplumsal uyumu, alçakgönüllülüğü ve ilişkilerde dengeyi koruma amacını taşır.
Bu önyargı, farkında olmadan pek çok yaşam alanında karşımıza çıkar.
Eğitim ve Öğrenci Davranışları: Öğrenciler yüksek not aldıklarında “iyi çalıştım” der, düşük not aldıklarında ise “hocanın soruları zordu” diyerek dışsal faktörleri suçlarlar.
İş Hayatı ve Liderlikte Görülüşü: Bir proje başarıya ulaştığında lider “benim stratejim işe yaradı” derken, başarısızlıkta “ekip yeterince iyi çalışmadı” diyebilir. Bu durum örgütsel iletişimi zedeleyebilir.
İlişkiler ve Sosyal Etkileşimlerdeki Rolü: Tartışmalarda bireyler genellikle “ben sadece tepki verdim” der. Bu önyargı, ilişkilerde empati eksikliğine yol açabilir.
Her önyargı gibi self serving bias da hem yararlı hem zararlı sonuçlar doğurabilir. Kendine hizmet eden önyargı bazı durumlarda depresif düşünce kalıplarını tetikleyebilir. Böyle durumlarda profesyonel destek almak veya online psikiyatri hizmetlerinden yararlanmak faydalı olabilir.
Kendine hizmet eden önyargı, kişinin olumsuz deneyimlerle başa çıkma gücünü artırabilir. Başarısızlıkların etkisini hafifleterek özsaygıyı korur ve duygusal çöküntüyü önler. Bu sayede birey, daha motive ve dirençli kalır. Aynı zamanda gelecekteki girişimlerinde pes etmeden yeniden deneme cesaretini destekleyen bir psikolojik tampon görevi görür.
Ancak bu önyargının aşırı düzeyde yaşanması, kişinin gerçeklik algısını çarpıtabilir. Hataların sorumluluğunu üstlenmemek, kişisel gelişimi ve öğrenme sürecini engeller. Sürekli dış etkenleri suçlayan birey, davranışlarını gözden geçirme fırsatını kaybeder. Zamanla bu durum, öz eleştiri yeteneğini zayıflatır ve benlik algısında yapay bir denge oluşturur. Sürekli dış etkenleri suçlayan birey, davranışlarını gözden geçirme fırsatını kaybeder. Bu eğilim, bazen depresif düşünce kalıplarıyla da ilişkilidir; bu nedenle bir depresyon testi yapmak durumu değerlendirmeye yardımcı olabilir.
Bu önyargıyı fark etmek, kişisel farkındalığın ilk adımıdır. Bu farkındalık, daha objektif bir bakış açısının gelişmesini sağlar. Eğer bu süreci tek başınıza yönetmekte zorlanıyorsanız, bir psikolog desteği farkındalık kazanma sürecini kolaylaştırabilir.
Kişinin kendi düşünce süreçlerini dürüstçe gözlemlemesi, self serving bias’ı fark etmenin temel yoludur. Bir olay karşısında verilen tepkileri sorgulamak, öz değerlendirme yapmayı kolaylaştırır. “Gerçekten bu durumda hiç payım yok mu?” sorusu, zihinsel otomatik savunma mekanizmalarını açığa çıkarır. Bu farkındalık, daha objektif bir bakış açısının gelişmesini sağlar.
Dışsal faktörleri suçlamak yerine kişisel sorumluluk almak, gelişimin önünü açar. Güvendiğiniz insanlardan alınan dürüst geri bildirimler, kör noktaları fark etmenizi sağlar. Bu yaklaşım, hatalardan öğrenmeyi teşvik ederken benlik savunmasını azaltır. Düzenli geri bildirim döngüsü oluşturmak, bireyin daha dengeli bir öz değerlendirme alışkanlığı kazanmasına yardımcı olur.
Hataları tehdit değil, öğrenme fırsatı olarak görmek self serving bias’ı aşmanın etkili yollarındandır. Bu yaklaşım, sabit benlik algısından uzaklaşarak gelişim odaklı bir zihinsel model oluşturur. Kişi başarısızlıkları kişisel eksiklik değil, deneyimsel bir öğrenme alanı olarak görür. Böylece özsaygısını yitirmeden gerçekçi bir gelişim süreci yaşayabilir.
Kendine hizmet eden önyargı, kısa vadede duygusal rahatlama sağlasa da uzun vadede kişisel gelişimi sınırlar. Bu önyargının farkında olmak, hem daha gerçekçi bir benlik algısı oluşturmak hem de ilişkilerde daha empatik bir tutum geliştirmek açısından önemlidir. Gerçek büyüme, hatalarımızı sahiplenip onlardan öğrenmeye başladığımız anda başlar.
Kendinizi sık sık “Benim suçum değildi” ya da “Bunu ben başardım çünkü çok çalıştım” derken yakalıyorsanız self serving bias devreye girmiş olabilir. Bir olay sonrasında hem başarı hem başarısızlık durumunda kendi payınızı dürüstçe değerlendirmek, bu önyargıyı fark etmenin en etkili yoludur.
Araştırmalar, yüksek özsaygı ve başarı odaklı bireylerde self serving bias’ın daha belirgin olduğunu gösterir. Bu kişiler, benlik imajlarını korumaya daha fazla önem verir. Ancak düşük özgüvene sahip bireylerde de savunma mekanizması olarak ortaya çıkabilir. Dolayısıyla kişilik yapısı kadar stres düzeyi de belirleyici bir etkendir.
Evet, iki kavram arasında belirli bir örtüşme bulunur. Narsistik eğilimleri olan kişiler başarılarını abartma, hatalarını ise reddetme eğilimindedir. Bu durum self serving bias’ı güçlendirir. Ancak her kendine hizmet eden önyargı narsisistik bir kişiliği göstermez; bu daha çok benlik koruma refleksinin yoğunluğuyla ilgilidir.
Bu önyargı, erken yaşlardan itibaren sosyal öğrenme yoluyla gelişir. Çocuklar, ebeveynlerinin veya öğretmenlerinin başarısızlıkları nasıl açıkladığını gözlemleyerek bu düşünme biçimini içselleştirir. Yetişkinlikte ise deneyimler, kültürel normlar ve özsaygı düzeyi bu eğilimin devam edip etmeyeceğini belirler.
Bilişsel davranışçı terapi (CBT) gibi yaklaşımlar, kişinin düşünce kalıplarını fark etmesine ve çarpıtmaları düzeltmesine yardımcı olur. Mindfulness (bilinçli farkındalık) egzersizleri de otomatik düşüncelerin farkına varmayı sağlar. Ayrıca düzenli geri bildirim almak ve öz-eleştiri pratiği yapmak, self serving bias’ın etkisini azaltmada etkili yöntemlerdendir.
15.07.2015 tarihli Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik kapsamında tarafınıza Şirketimiz ile Şirketimizin ürün ve hizmetlerini tanıtmak veya pazarlamak amacıyla ticari elektronik ileti gönderilmesi için izniniz sorulmaktadır. İletişim izin tercihleriniz doğrultusunda, kimlik ve iletişim bilgileriniz; e-posta, telefon, posta veya SMS yoluyla ürün ve hizmetlerimizle ilgili sizlerle iletişime geçilmesi, reklam, tanıtım, etkinlik ve kampanyalarımız ile fırsatlarımız hakkında tarafınıza bilgi verilmesi, mobil uygulamalar üzerinden anlık olarak bildirim (push bildirim) gönderilmesi amaçlarıyla işlenecek ve bu kapsamda söz konusu ticari elektronik ileti gönderimlerinin yapılabilmesi için hizmet aldığımız üçüncü taraflarla paylaşılacaktır. Kimlik ve iletişim bilgilerinizin yukarıdaki amaçlarla işlenmesine onay vermek için ilgili kutucuğu işaretleyebilirsiniz. Dilediğiniz zaman ticari ileti gönderimini reddetme ve vermiş olduğunuz izni geri alma hakkına sahipsiniz.